İYİ Parti’nin ekonomi önerileri: Sağ-popülist enstantaneler

İYİ Parti ve Meral Akşener ekonomi alanında üst üste ilgi çekici çıkışlar yapıyor. Bunlardan ilki, cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bir seçim vaadi olarak ortaya atılan batık kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarının silinmesi (iskonto edilerek devletleştirilmesi) önerisiydi. Kısa bir süre önce ise İYİ Parti mecliste inisiyatif alarak 1999’da geriye dönük bir uygulamayla hayata geçmiş neoliberal bir karşı-reformdan doğan mağduriyeti gidermeyi gündeme getirdi. “Emeklilikte Yaşa Takılanlar”ın sorununu çözme önergesi, önce AKP hariç tüm partilerden destek buldu ve son derece manidar bir şekilde ilk defa AKP döneminde muhalefetin bir önerisinin hayata geçmesi ihtimali belirdi. Fakat daha sonra rejimin küçük ortağı MHP’nin çark etmesiyle önerge sonuçsuz kaldı. Akşener son olarak da, ekonomik krizin halk kitlelerini vurmaya başladığı, enflasyonun %25’e yükseldiği bugünkü ortamda “Asgari ücretten vergi almayı bırakın. Lüks tüketim hariç KDV’yi yüzde 18’den yüzde 10’a indirin” önerisiyle vergi reformu talebinde bulundu.

Bu üç önerinin ortaya çıkardığı tabloyu nasıl yorumlamak lazım? Continue reading “İYİ Parti’nin ekonomi önerileri: Sağ-popülist enstantaneler”

Wallerstein, Sol ve “Seçimlerde Ne Yapmalı”? Önce HDP, sonra İnce!

Çifte seçimin oy pusulaları

Sosyal bilimlerde “dünya sistemi analizi” yaklaşımının kurucusu Immanuel Wallerstein, 2001 yılında kaleme aldığı “Geçiş Çağı için bir Sol Politika” adlı yazıda kapitalizmi nihai varoluşsal krizine girmiş bir tarihsel sistem olarak tarifler ve tüm dünyaca kapitalizm sonrası sistem(ler)e geçiş çağı içinde olduğumuz tespitini yapar. Bu geçiş çağının kabaca yarım yüzyıl süreceğini, ve sürecin sonunda kapitalizmin yerini bir veya daha fazla, kapitalizmden daha iyi veya daha kötü olabilecek, ancak mutlaka kapitalizmden radikal şekilde farklı olacak sisteme bırakacağını öngörür.

Wallerstein, yazı boyunca sol için bu türden bir geçiş aşamasına yönelik yedi adet öneriye yer veriyor. Bunlardan bir tanesi, devlet iktidarı ve devrim tartışması bağlamında, seçimlere nasıl yaklaşılması gerektiğine dair. Hazır 24 Haziran seçimi kapıdayken, bu konuda Wallerstein’in sözlerine bir göz atalım: Continue reading “Wallerstein, Sol ve “Seçimlerde Ne Yapmalı”? Önce HDP, sonra İnce!”

Faiz meselesi: Kişi kültüne halel gelmesin yeter

Merkez Bankası’nın sadeleştirme/normalleştirme sonrası yeni faiz oranları

Merkez Bankası, TL’nin döviz karşısında kontrolsüz düşüşünü frenlemek için politika faizini 24 Mayıs’ta 3 puan arttırarak %13.5’ten %16.5’e, 8 Haziran’da da 1.25 puan daha arttırarak %16.5’ten %17.75’e yükseltti. Şu anda Türkiye hem nominal hem de reel olarak (faiz oranı eksi enflasyon oranı) klasmanındaki gelişmekte olan ülkeler içinde tamamen iflas etmiş Arjantin’den sonra en yüksek faiz veren ikinci ülke konumunda. Faiz arttırımı ile piyasaya, döviz satıp TL alarak yüksek TL faizlerinden yararlanma motivasyonu sağlandı, 5 TL’yi zorlamaya başlayan dolar 4.5 TL civarına geriletildi. Fakat böylece meşhur “faiz lobisi”ne de tamamen teslim olundu. Continue reading “Faiz meselesi: Kişi kültüne halel gelmesin yeter”